Esasen yoğun bir hafta sonu yaşadım, ev temizliği ve yapılacak başkaca bir sürü şey vardı. Ama onun dışında Güzel İzmir'den dünya tatlısı misafirler var; kız kardeşim, eşi ve minik yeğenim:). Annemle benim evimin arasında mekik dokunan zamanlar... vs.. mutluluk geldi çattı:)) Onlara yoğunlaşacağımdan biraz aralıklı yazma ihtimalim var, olsun, mutlu olmak paha biçilemez ne de olsa fırsat buldukça paylaşımlarımda olacak tabiki.. Ama ondan önce sizleri tanıştırmak istediğim masum, şirin mi şirin canlılar var. Tatlı kedicikler...
Hemen ilk kareden bahsederek başlayayım, bu solda görmüş olduğunuz kontes henüz yeni anne oldu, apartmanımızın; çardak kısmında kontese bir yer hazırlandı, yavrularını orada büyütmeye çalışıyor. Sağolsun bütün apartman da onları gözetip kolluyor, hatta sabah 5:30 gibi uykusu tutmayan bile yanlarına gidip minik yavruları kontrol ediyormuş:) .. Bunun dışında sürekli apartmanımınız önünde beslediğimiz bir grup kedi var, onlar bu karelerde yoklar, o bir grup kedi daha bizi işten gelirken görmeleriyle etrafımızı sarmaları bir oluyor maskaraların.. Elimizden geldiğince bakmaya, sularını yemeklerini eksik etmemeye çalışıyoruz.
Aslında bu şirineye ben SİNCAP diyordum. Çünkü öyle farklı ve parlak tüyleri ve öyle büyük ihtişamlı bir kuyruğu var ki, sesine gelince hiç kedi sesine benzemiyor, hakikatten çok tuhaf bir de ses tonu var şirinenin.. Annemiz yorgun bu arada uykulu, doğum yaptığından hem yorgun, hem yeni uykudan uyanmış haliyle çıkmış... bir de rüzgar şu koltuğun naylonunu havalandırınca gözlerini kırpıştırdı.. benim tatlı sincabım...
Bu aşağıdakiler de çalıştığımız yerde de bakabildiğimizce baktığımız çeşitli kedicikler, aslında kendimizce uygun bulduğumuz isimleri var elbette, ama epeyce kalabalıklaştılar, isim bulmakta zorluk yaşıyoruz bazen:)
Besleme doyurma safhalarında dikkat ettiyseniz her biri birbirinden farklı, pek çok yerden geliyorlar, sanırım birbirlerine haber veriyorlar:P)) hastalanınca veterinere götürülenler de var.. Elleri mamaları atarken yakalamışım:) Sosis ve salam en çok sevdikleri, kuru mamalardan pek o kadar aramıyorlar, yiyorlar ama ona göre... suları devamlı kontrol altında;)
Bu minik de sevdiğimiz bir aile dostunun dükkanından.. Neredeyse her yere çantamızda peçeteye sarılmış sosislerle gidiyoruz desek yalan olmaz, özellikle de eşim. Biliyorum bazen biraz tuhaf karşılanıyor ama ne yapalım, onların aç kalmasını istemiyoruz. Karşımıza çıkanları elimizden geldiğince beslemeye çalışıyoruz.
Sosislerimiz taze efendim sosisin üzerindeki beyazlık, peçeteye sardığımızdan oluşan minicik pürtükler.
Peki yaa diğer hayvanlar diyebilirsiniz, evet diğer hayvanlara da aynı özeni göstermeye çalışıyoruz. Köpeklere daha büyük şeyler ısmarlıyoruz, karşımıza nerede çıkarlarsa, ekmek arası döner, tavuk tantuni, vs.. vs.. sosis ve salamlardan da elbette onlar da nasiplerini alıyorlar.
Kuşlara ise özel yiyeceklerimiz oluyor, onlar daha ürkek hayvanlar resimlemek o kadar kolay değil sürekli ağaçların dallarına saklanıyorlar. Bizler kuşların yemeklerini atar atmaz kenara çekiliyoruz bizler gitmedikçe yemiyorlar çekindikleri için bizlere ancak uzaktan izlemek düşüyor, onların sularıyla da ilgileniliyor.
Keza börtü böcük evimizde kesinlikle öldürülmüyor, nazikçe çıkartabilirsek dışarıya davet ediyoruz onları:)))) bu pek kolay olmuyor tabiki bazen hayli uğraştırıcı oluyor ama yumuşak bir şekilde balkona bırakıyoruz, ama çıkmamak ta ısrar varsa biz de daha fazla ısrar etmiyoruz çünkü o zaman da eşim; bırak burası artık onların da evi sayılır diyor:))) dedim ya mutlu mesut hepsiyle yaşamaya çalışıyoruz, günler böyle geçiyor dostlarım. En kısa sürede yine yazışmak üzere...